YAYINLAR |
A. | SCI Tarafından Taranan Uluslararası Dergilerde Yayımlanan Makaleler |
A1. | Özyiğit Y., Bilgen M., "The Use of Spectral Reflectance Value for Determining Nitrogen Phosphorus and Potassium Contents of Rangeland Plants", Journal of Agricultural Science and Technology, vol.15, pp.1537-1545, 2013
Bu çalışma, mera bitkilerinin azot, fosfor ve potasyum içeriklerinin spektral yansıma değerleri kullanılarak belirlenmesi amacıyla kurulmuştur. Mera üzerindeki farklı noktalarda, 1 m2’lik alanlarda ölçüm yapılmıştır. Yansıma ölçümleri, elektromanyetik spektrumun 325-1075 nm arasını ölçebilen taşınabilir spekroradyometre kullanılarak yapılmıştır. Meralarda spektral ölçümleri yapılan bitkilerin, laboratuvarda azot, fosfor ve potasyum içerikleri belirlenmiştir. Laboratuvar analiz sonuçları ile spektral verilerin arasında yüksek ilişki bulunan dalga boyları, stepwise doğrusal regresyon yöntemiyle seçilmiştir. Elde edilen sonuçlardan, ölçülen ve tahmin edilen sonuçlar arasında önemli ilişki olduğu (r2 azot : 085, r2 fosfor: ,43 ve r2 potasyum : ,84) görülmüştür. Azot düzeyini belirlemek için 11 dalga boyu (R609, R647, R651, R654, R669, R675, R676, R680, R721, R727, R760) kullanılırken, fosfor düzeyini belirlemek için 2, potasyum düzeyini belirlemek için 15 dalga boyu kullanılmıştır. Sonuçlar, bitkilerdeki azot, fosfor ve potasyum içeriğinin başta kırmızı bölge olmak üzere, elektromanyetik spektrumun görünür bölgesindeki yansımayı etkilediğini göstermektedir. Böylece spektral yansıma verilerinin meralardaki bitkilerin azot, fosfor ve potasyum içeriklerinin tahmin edilmesinde kullanılabileceği ortaya konmuştur.
|
A2. | Özyiğit Y., Bilgen M., "Forage Potential of Some Groundnut (Arachis Hypogaea L.) Cultivars", Romanian Agricultural Research, vol.30, pp.57-63, 2013
Bu çalışma, Antalya koşullarında bazı yerfıstığı genotiplerinin, hasat artıklarının yem kapasitelerini belirlemek amacıyla 2006 ve 2007 yıllarında yürütülmüştür. Çalışmada beş yerfıstığı çeşidi (Gazipaşa, Çom, Florispan, NC-7, Batem-5025) ve bir hat (PI-355276) olmak üzere toplam altı genotip kullanılmıştır. Deneme, 3 tekerrürlü olarak tesadüf blokları deneme deseninde kurulmuştur. Verilerin analizi sonucunda, genotiplerin, yeşil ot verimi, kuru ot verimi kuru madde oranı yaprak/sap oranı, kuru bakla verimi, ham protein oranı (vejetatif aksam) arasında istatistiki olarak fark (p<0,05) olduğu bulunmuştur. Çalışmada yaprak ve sap kuru madde oranları da incelenmiştir. En yüksek kuru ot verimi (38760 kg. ha-1) ve kuru ot verimi (3150 kg. ha-1) PI-355276 hattından elde edilmiştir. PI-355276 hattı aynı zamanda 9320 kg. ha-1 ile en yüksek hasat artığı değerini vermiştir. En yüksek ham protein oranı, Batem50-25 (%12.8) Gazipaşa (%12,28) çeşitlerinden elde edilmiştir. Korelasyon analizi sonucu yeşil ot verimi ve kuru ot verimi ile kuru bakla verimi arasında önemli ilişki bulunmuştur. Bu çalışmanın sonuçları, PI-355276 hattının en yüksek yem ve bakla verimine sahip olduğu, bu nedenle de Akdeniz koşullarına uygun olduğunu göstermektedir.
|
A3. | Özyiğit Y., Bilgen M., "Determination of Nitrogen Levels Based on Spectral Reflectance Values in Sheep Fescue (Festuca ovina L.)", Turkish Journal of Field Crops, vol.16, pp.29-32, 2011
Bu çalışmada, koyun yumağında (Festuca ovina L.) spektral yansıma verileri kullanılarak, azot düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yansıma ölçümleri, elektromanyetik spektrumun 325-1075 nm arasını ölçebilen taşınabilir spekroradyometre kullanılarak yapılmıştır. Deneme, farklı azot, fosfor ve potasyum düzeylerinin uygulandığı saksı ve tarla parsellerine kurulmuştur. Spektral yansıma değerleri sera ve tarla koşullarında hem kanopy ve hem de tek yaprak düzeyinde ölçülmüştür. Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, en iyi sonuçlar sera koşullarında elde edilmiştir. Azot düzeyleri, 400-500 nm arasında yer alan mavi bölgedeki yansımayı etkilemiştir. Sonuçlar, spektral yansıma verilerinin (özellikle mavi bölge) koyun yumağında N düzeylerinin belirlenmesi için kullanılabileceğini göstermiştir.
|
A4. | İnce, A.G., Karaca, M., Bilgen, M., Onus, A.N., “Digital differential display tools for mining microsatellite containing organism, organ and tissue.” Plant Cell Tiss Org, 94(3), 281-290, 2008.
Genomda “düzenli tekrar” olarak bilinen homojen olarak tekrar eden DNA dizileri, birçok organizmanın analiz edilmesinde en önemli özelliklerinden biridir. Düzenli tekrarların içindeki mikrosatelitler, bazı insan hastalıklarıyla ilişkilendirilmesinin ardından birçok araştırıcının ilgi alanına girmiştir. EST veya cDNA kütüphanelerinde düzenli tekrarların keşfedilmesi, yeni fikirlere ve evrimsel çalışmalar için geliştirilen araçlara katkı sağlamıştır. Yeni biyoteknolojik araçların ortaya çıkması ile, veri tabanlarındaki EST sayısı hızla artmıştır. Bu nedenle, EST ve diğer DNA tipleri içindeki düzenli tekrarların analizi ve yorumlanması için yeni araçlara gerek duyulmuştur. Bu çalışmada, iki yeni araç bildirilmektedir; Organism Miner ve Keyword Finder. Organism Miner yazılımı, DNA veri dosyalarında, organizma bilgilerini toplar, sıralar, birleştirir ve bazı istatistiksel bilgiler sağlar. Keyword Finder ise, verilen klasör içindeki tüm dizileri analiz eder ve tüm organizmalar içinden, istenilen organizmalarla ilgili anahtar kelimeleri ayrıştırır ve bunları toplar. Bu çalışmada, yazılımların çalışmasını göstermek amacıyla pamuk ve biber ait EST ve cDNA kullanılmıştır. Bu iki yazılımın yardımıyla, çoğu EST’nin belirli bir organ, doku ve gelişme dönemi için mikrosatelit analizi gibi uygulamalarda kullanılabileceği belirlenmiştir
|
A5. | Çakmakçı, S., B. Aydınoğlu, M. Karaca ve M. Bilgen, “Heritability of Yield Components in Common Vetch (Vicia sativa L.)”, Acta Agr. Scand. B-S. P., 56(1), 54-59, 2006.
Farklı ülke ve agroekolojik bölgelerden toplanan 150 adi fiğ genotip ve 2 yerel çeşidi 3 yıl incelenmiştir. Korelasyon analizi tohum veriminin sap verimi ile kuvvetli bir şekilde ilişkili olduğunu göstermiştir. Tohum verimi ile bitkide tane sayısı, gelişme notu ve bitkide meyve sayısı arasında orta derecede pozitif bir korelasyon gözlenmiştir. Sonuçlar, 1000 tane ağırlığı, meyveli boğum sayısı, hasat indeksi ve çiçeklenme gün sayılılarının h21 tip kalıtım derecelerinin yüksek olduğunu göstermiştir. Diğer özelliklerin h21 tip kalıtım dereceleri daha düşük bulunmuştur. 1000 tane ağırlığı, çiçeklenme gün sayısı, meyveli boğum sayısı, hasat indeksi ve bitki boylarının h22 tipi kalıtım dereceleri yüksek iken; diğer özelliklerin ise düşük bulunmuştur.
|
A6. | Karaca, M., M. Bilgen, A. N. Onus, A.G. İnce ve S.Y. Elmasulu, “Exact Tandem Repeats Analyzer (E-TRA): A New Program for DNA Sequence Mining”, J. Genet., 84(1), 49-54, 2005.
Tekrarlı DNA dizileri başlangıçta işe yaramayan DNA dizileri olarak ta nitelendirilmişlerse de bu dizilerin özellikle bazı insan hastalıklarının (örneğin Huntingtin, Junctophilin-3, Ataxin, Machado-Joeeph ve Haw river sendromu gibi), ilgili olmaları nedeniyle son yıllarda dikkatleri üzerine toplamıştır Tekrar sayısındaki değişiklik mikrosatellitlerin önemli bir DNA markır sistemi olarak kullanılmasına olanak sağlamıştır. Bazı araştırıcılar tekrarlı DNA dizilerinin türlere özgülüğü fikrini savunmuşlarsa da bu türe özgülük fikri çok sayıda araştırıcı tarafından yapılan deneyler sonunda doğrulanmamıştır. Tekrarlanan nükleotid tipine, tekrar motiflerine göre değişik mikrosatellitlerin varlığı son 20 yıldır moleküler temelde bilinmektedir. Tekrar eden nükleotid sayısı 1 ile 6 arasında olan DNA sekansları mikrosatellit veya basit tekrarlı sekanslar (Simple Sequence Repeats, SSRs) olarak bilinirken, tekrar sayıları 6 ve üzerinde olan ve tekrar dizilerinde tek düzelik göstermeyen DNA’lar ise minisatellit DNA olarak nitelendirilmektedir. Burada geliştirilen E-TRA isimli program sayesinde ise sadece Gen Bankasında bulunan verileri değil aynı zamanda FASTA ve EST sekans dosyaları ve çoklu sekansları içeren çoklu dosya verileri de analiz edilebilmektedir. Bu programın uygulanabilirliğinin gösterilmesi açısından gen bankasında bulunan 18.814.550 insan sekansı analiz edilmiş ve bunların 5.465.605’inin EST içeren tekrarlar olduğu ortaya konmuştur.
|
A7. | Bilgen, M., M. Karaca, A.N. Onus ve A.G. İnce, “A Software Program Combining Sequence Motif Searches with Keywords for Finding Repeats Containing DNA Sequences”, Bioinformatics, 20(18), 3379-3386, 2004.
Moleküler biyoloji alanındaki gelişmelere paralel olarak, Gen Bankasında (Gen Bank) 2006 yılında sayısı 165000’i bulan organizmadan yüz milyar DNA dizisine ulaşılmıştır. Ardışık veya ardışık olmayan tekrarlı DNA dizileri bazı bilim adamları tarafından işe yaramayan DNA dizileri (junk DNA) olarak nitelendirilmişlerse de bu diziler bazı insan hastalıklarıyla ilgili olmaları nedeniyle son yıllarda dikkatleri üzerine toplamıştır. Ancak hiç bir çalışmada mikrosatellitlerin organizmaların farklı dokularında veya farklı gelişme dönemlerinde bulunma sıklıkları ve içerikleri konusunda in vitro koşullarda çalışma yapılmamıştır. Gen Bankasında bulunan ve sayısı her geçen gün büyük oranda artan EST DNA dizilerinin hızlı ve güvenilir bir şekilde analiz edilmesi yüksek performanslı bir bilgisayar ve yüksek hızlı bir Internet ağ sistemi gerektirmektedir. DNA verilerinin aktarımı hem transferinden sonra oldukça büyük hacimde bilgisayar belleğine depolanma ihtiyacı hem de zaman bakımından önemlilik arz etmektedir. Projemizde bu sorunların etkin bir şekilde çözümüne olanak verilmesi yanında özelliklede gelişmekte olan ülkelerde bulunan bilim adamlarına kolaylık sağlanması amacıyla 2 adet biyoinformatik programı geliştirilmiştir. Bu çalışmada da “TRA 1.5” adı verilen ve tarafımızdan geliştirilen PC programı tanımlanarak yukarıda tanımlanan çalışmaların yapılması hedeflenmiştir. Bu programın uygulaması ise GenBank’da bulunan Arabidopsis spp. verileri üzerinde gerçekleştirilmiştir. İlk olarak EST tabanlı mikrosatellitlerin tespiti üzerine yapılan analizde Arabidopsis lyrata’da % 43.1, Arabidopsis thaliana’da % 15.3 ve Arabidopsis halleri’de % 2.34 oranında EST-SSR tespit edilmiştir. Mikrosatellitlerin organizmaların farklı dokularında veya farklı gelişme dönemlerinde bulunma sıklıkları ve içerikleri üzerine yapılan incelemede ise farklı Arabidopsis türlerinin farklı sayılarda ve farklı içeriklerde tekrar içerdikleri tespit edilmiştir.
|
| |
B. | SCI Dışındaki Diğer İndekslerce Taranan Uluslararası Dergilerde Yayımlanan Makaleler |
B1. | Özyiğit Y., Bilgen M., "Uzaktan Algılama Sistemi Kullanılarak Koyun Yumağı (Festuca ovina L.) Bitkisinde Fosfor Ve Potasyum Konsantrasyonlarının Belirlenme Olanakları", Anadolu Tarım Bilimleri Dergisi (E.A. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi), cilt.29, ss.63-69, 2014
Bu çalışma, koyun yumağı (Festuca ovina) bitkisinde spektral yansıma değerleri kullanılarak fosfor ve potasyum seviyelerinin belirlenebilirliğini araştırmak amacıyla tarla ve sera koşullarında yürütülmüştür. Spektral yansıma ölçümleri için elektromanyetik spektrumun 325-1075 nm dalga boyları arasında yansıma ölçümleri yapabilen taşınabilir bir spektroradyometre kullanılmıştır. Çalışmada parsellere ve saksılara 0, 20 ve 40 kg da-1 dozlarında fosfor ve potasyum uygulanmıştır. Spektral yansıma ölçümleri hem kanopi hem de tek yaprak düzeyinde yapılmıştır. Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre fosfor ve potasyum düzeylerindeki değişimler spektrumun mavi (400-500 nm) ve yakın kızıl ötesi (700-900 nm) bölgelerindeki yansımaları etkilemektedir. Sonuçlar, koyun yumağı bitkisinde fosfor ve potasyum konsantrasyonlarının tahmininde spektral yansıma değerlerinin (özellikle mavi ve yakınkızıl ötesi bölgeler) kullanılabileceğini göstermiştir.
|
B2. | Özyiğit Y., Bilgen M., "Spektral Yansıma Değerlerinin Yem Bezelyesi (Pisum sativum L.)’nde Fosfor Düzeylerinin Belirlenmesi Amacıyla Kullanımı", Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, cilt.25, ss.53-57, 2012.
Bu çalışmada bir baklagil yem bitkisi olan yem bezelyesindeki (Pisum sativum L.) fosfor düzeylerinin spektral yansıma değerleri kullanarak belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma hem arazi koşullarında hem de sera koşullarında yürütülmüş ve sera uygulamaları için plastik saksılar kullanılmıştır. Arazi ve sera koşullarında yetiştirilen bitkilerde hem genel (kanopi) hem de yapraktan yansıma ölçümleri yapılmış ve ölçümler için 325-1075 nm dalga boyları arasında yansıma ölçümü yapabilen taşınabilir bir spektroradyometre kullanılmıştır. Yansıma ölçümlerinden sonra biçilen bitkiler 65°C‟de 48 saat kurutularak laboratuarda fosfor analizleri yapılmıştır. Laboratuarda belirlenen fosfor düzeyleri ile spektral yansıma değerlerine değişken ekleme ve eleme (stepwise) regresyon analizi uygulanmış ve fosfor düzeyleri ile ilişkili dalga boyları belirlenerek regresyon eşitlikleri oluşturulmuştur. Elde edilen sonuçlara göre örneklerin fosfor düzeyleri ile dalga boyu yansıma değerleri arasında önemli ilişkiler belirlenmiştir. Özellikle yapraktan yapılan kontrollü ölçümlerde daha sağlıklı sonuçlar elde edilmiştir. Çalışmadan elde edilen sonuçlar yem bezelyesindeki fosfor düzeylerinin tahmin edilmesinde spektral yansıma değerlerinin kullanılabileceğini göstermektedir.
|
B3. | Bilgen, M. ve Y. Özyiğit, “Mera Vejetasyonlarının Ölçümünde Kullanılan Yöntemlerin Karşılaştırılması”, Akd. Ü Ziraat Fak Dergisi, 20(2), 143-151, 2007.
Bu çalışma, 2002-2003 yıllarında, Antalya Merkez, Korkuteli ve Elmalı’daki 9 merada, farklı vejetasyon ölçüm yöntemlerini (transekt, lup ve nokta çerçeve) karşılaştırmak amacıyla yürütülmüş ve örnek alanlarda her üç yöntemle 6’şar ölçüm yapılmıştır. Ölçümler sonucunda bitki ile kaplı alan, toplam tür sayısı, familya bazında botanik kompozisyon ve baskın türler (en fazla bulunan 3 tür) belirlenmiş ve karşılaştırma amacıyla kullanılmıştır. Ölçüm sonuçları incelendiğinde üç yöntemin de sonuçları arasında olumlu ve önemli ilişkiler olduğu belirlenmiştir. Özellikle bitki ile kaplı alan bakımından her üç yöntemin bir paralellik içinde olduğu görülmüştür (r değerleri; Transekt-Lup=0.749, Transekt – Nokta Çerçeve = 0.702, Lup- Nokta Çerçeve= 0.773). Tür sayısı açısından ise transekt ve lup yöntemi arasındaki ilişkinin daha yüksek (r=0.808) olduğu belirlenmiştir. Botanik kompozisyonda buğdaygiller oranı açısından yöntemler birbirleriyle paralellik göstermiş, baklagiller oranı açısından ise transekt ve lup arasında diğer karşılaştırmalara göre daha yüksek korelasyon (r=0.773) belirlenmiştir. Çalışma sonucunda lup ile yapılan ölçümlerin, incelenen mera tiplerinde, bitki ile kaplı alan bakımından daha yüksek değerler verdiği saptanmıştır.
|
B4. | Özyiğit, Y. ve M. Bilgen, “Bazı Baklagil Yembitkilerinde Farklı Biçim Dönemlerinin Bazı Kalite Faktörleri Üzerine Etkisi”, Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 19(1), 29-34, 2006.
Bu çalışma, 2001-2002 yetiştirme sezonunda Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Uygulama ve Araştırma Arazisinde yürütülmüştür. Denemede 7 farklı Baklagil yem bitkisi (Adi fiğ (Vicia sativa), Anadolu üçgülü (Trifolium resupinatum), Sarı Taş Yoncası (Melilotus officinalis), Korunga (Onobrychis sativa), Tüylü fiğ (Vicia villosa), Mürdümük (Lathyrus sativa), Yem bezelyesi (Pisum sativum)) üç farklı dönemde (çiçeklenme başlangıcı, % 50 çiçeklenme ve çiçeklenme sonu) biçilmiş ve yaprak /sap oranı, sararan yaprak oranı, ham selüloz oranı ve ham kül gibi kalite faktörleri belirlenmiştir. Çalışmanın sonucuna göre biçim dönemi geciktikçe yaprak /sap ve ham kül oranlarında azalma, sararan yaprak oranı ve ham selüloz oranlarında artışlar meydana gelmiştir. Yaprak/sap oranı en yüksek 2.423 ile yem bezelyesinin 1. biçiminden elde edilirken, en düşük değer 0.463 ile korunganın 3. biçiminden elde edilmiştir. Sararan yaprak oranı, en yüksek % 79.33 ile Anadolu üçgülünün 3. biçiminde, en düşük ise % 10.00 ile Yem bezelyesi’nin 1. biçiminde tespit edilmiştir. 1. biçimde % 11.67 ile % 22.33 arasında değişen ham selüloz oranları, 2. biçimde % 12.33-% 26.00’ya çıkmış ve 3. biçimde ise değerler % 18.67 ile % 31.67 arasında değişmiştir. En yüksek ham selüloz oranı % 31.67 ile Anadolu üçgülünün 3. biçiminden alınmıştır. Ham kül oranları ise biçim dönemleri geciktikçe azalma göstermiş, en yüksek oran % 11.22 ile Tüylü fiğ’in 1. biçiminde belirlenmiştir.
|
B5. | Ince, A.G., A.N. Onus, S.Y. Elmasulu, M. Bilgen ve M. Karaca, “In Silico Data Mining for Development of Capsicum Microsatellites”, Acta Horticulturae, 729 123-127 2007.
EST’ler fazla maliyet gerektirmeden hızlı bir şekilde elde edilebilen önemli DNA sekans verilerini içermekte olup bugün ökaryot genom genleri GenBank’ da en fazla temsil edilen gen grubunu oluşturmaktadır. EST’ler günümüzde bir çok alanda kullanılabilmektedir. Örneğin genetik haritalamalar için Sequence Tag Sites (STSs) polimorfizimlerinin belirlenmesinde, hastalık genlerinin bulunmasında, tek nükleotid polymorfizminin (Single Nucleotide Polymorphism) (SNP) belirlenmesinde, proteomikte, ve diğer bazı genlerin bulunmasında oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Expressed Sequence Tags (ESTs) genelde 300 ile 600 nükleotid uzunluğunda tek bir parça halindeki mRNA (cDNA)’dan elde edilen DNA sekansları olup, elde edildikleri organizmaların belirli hücre veya dokularında ve belirli bir zamanda ekspire edilmiş gen veya gen gruplarını temsil ederler. Çoğu ökaryotik genomda bulunan lokuslarda kısa ardışık nükleotid tekrarları bulunmaktadır ve bu tekrarlar genomda değişik aralıklarda düzenli bir şekilde dağılmıştır.Tekrarlanan nükleotid tipine, tekrar motiflerine göre değişik mikrosatelitlerin varlığı son 20 yıldır moleküler temelde bilinmektedir. Tekrar eden nükleotid sayısı 2 ile 4 arasında olan DNA sekansları mikrosatelit veya basit tekrarlı sekanslar (Simple Sequence Repeats, SSRs) olarak bilinirken, tekrar sayıları 6 ve üzerinde olan DNA’lara ise minisatelit adı verilir. Genomik DNA üzerinde bulunan minisatelitlere ait DNA sekanslarının mutasyon oranı oldukça yüksek olup (mutasyon oranı genellikle 10-5-10-6) bu mutasyon minisatelit DNA sekanslarında genelde tekrar sayısının azalması veya artması şeklinde gerçekleşmektedir. Bu mevcut çalışma; biber domates, patates ve tütünde var olan tekrar dizilerini karşılaştırmak, düzenli ve düzensiz SSR’ların farklı biber doku ve organlarındaki dağılımını incelemek ve SSR primer çiftleri oluşturmak amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla Gen Bankasında bulunan ve biber domates, patates ve tütüne ait olan toplam 397548 EST sekans verisi analize tabi tutulmuş ve mevcut olan tekrar dizileri incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre Solanaceae familyasında yer alan farklı cinslerde EST’lerin dağılımı farklılık göstermiştir. Bunlardan Solanum tuberosum Gen Bankasında en fazla sayıda EST içeren grubu oluştururken Solanum tuberosum’u ikinci sırada Lycopersicon esculentum izlemiştir. Diğer taraftan Capsicum annuum’a ait olan EST’ler en fazla sayıda tekrar dizilerini içermiştir. SSR’ların Capsicum doku ve organları içerisindeki dağılımları incelendiği zaman ise yaprak ve çiçek tomurcuğunun en fazla sayıda düzenli ve düzensiz tekrar dizileri içerdiği tespit edilmiştir. Tüm bu veri analizlerinin sonunda yaklaşık 300 adet SSR primer çifti oluşturulmuş ve araştırıcıların hizmetine sunulmuştur.
|
B6. | Özyiğit, Y. ve M. Bilgen, “The Possibility of Using Bee Plant of Legume Forage Crops”, Enformatika, 10, 293-296, 2005.
Baklagil yem bitkileri hayvan beslenmesi açısından son derece önemli olmasının yanında, bu bitkiler aynı zamanda, arılar için değerli bir polen ve nektar kaynağı oluştururlar. Bitkiler tozlanma için arılara gereksinim duyarken, arılar da polen ve nektar için bitkilere gereksinim duyar. Arılar beslenmek için polen ve nektar toplarken yüzlerce çiçeğin tozlaşmasını sağlar. Baklagil çiçekleri genellikle parlak renkleriyle arıları cezbeder. Bazı çiçeklerde ise anter ve stigmalar açıkta bulunur. Üçgüller (Trifolium spp.) bu tip çiçeklerden olup sık sık arılar tarafından ziyaret edilir. Baklagil bitkilerinin bal potansiyeli oldukça yüksektir. Özellikle yonca ve üçgüller bir çok arı türünü çekebilmek için bol miktarda nektar üretirler. Nektarlar sakaroz, glukoz ve fruktoz olmak üzere üç tip şeker içerir. Bal arıları bu üç şekeri eşit miktarlarda içeren dengeli nektarları tercih ederler. Yonca, üçgül korunga ve fiğ arıların en çok ziyaret ettiği yem bitkileridir. Fakat bu bitkilerin yem kalitesi nedeniyle, çiçeklenme öncesi veya %50 çiçeklenme döneminde biçilmesi ciddi anlamda polen ve nektar kaybına yol açmaktadır.
|
B7. | İnce, A.G., M. Karaca, A.N. Onus ve M. Bilgen, “Chloroplast Matk Gene Phylogeny of Some Important Plant Species”, Akd. Ü Ziraat Fak Dergisi, 18(2), 157-162, 2005.
Bu çalışmada, genomda bulunan genlerin çoğundan daha fazla varyasyon gösteren ve kloroplasta bulunan matK geninin moleküler filogeni çalışmalarında kullanımı araştırılmıştır. Çalışma da kloroplast matK geni DNA sekansları kullanılarak 26 farklı familyaya ait 142 bitki türünde, takım, familya, cins ve türler arasındaki evrimsel ilişkilerin belirlenebilmesi amaçlanmıştır. Cins ya da türler arasındaki genetik akrabalıkların belirlenmesi modern ve geleneksel ıslah metotları kullanılarak gerçekleştirilecek genetik ilerlemeler için çok önemlidir. 730-1545 nükleotid dizilimli kloroplast matK geni sekansı Gen Bankası’ndan alınmış ve Clustal W programı kullanılarak bu DNA sekanslarının sekansta bulanan baz içerikleri sıralanmıştır. “PAUP*” programı kullanılarak “Maksimum parsimony” metoduyla filogenetik ilişkiler belirlenmiştir. Parsimony analizinden elde edilen filogeni sonuçları daha önceden yapılmış olan tekli ve çoklu gen analizleri sonuçlarıyla benzerlik gösterdiği gibi elde edilen sonuçlar önemli türlerin akrabalıklarını belirlemede de daha iyi sonuçlar vermiştir. Analiz sonuçları açık tohumlu bitki türlerinin (Pinus thunbergii, Pinus attenuata ve Ginko biloba) monokotiledonlar ve dikotiledonlardan oluşan kapalı tohumlu bitki türlerinden oldukça farklı olduğunu göstermiştir. Ayrıca C4 metabolizmasına sahip bitkilerden Cynodon dactylon, Panicum capilare, Zea mays ve Saccharum officiarum’un ortak atadan gelmelerine karşın C3 metabolizmasına sahip Triticum, Avena, Hordeum, Oryza ve Phalaris bitkilerinde farklı ya da benzer atadan yayıldıkları tespit edilmiştir. Bu çalışmada ayrıca Fabaceae (Fabales), Rosaceae (Rosales), Moraceae (Uriticales), Cannabeceae (Uriticales) ve Uriticaceae (Uriticales). Malvaceae (Malvales) ve Brassicaceae (Brassicales) arasındaki veya içerisindeki ilişkiler tartışılmıştır. Genel olarak alınan sonuçlar matK gen sekansı Tek Dizi Polimorfizmi (TDP) çalışmalarında, veya Polimeraz Zincir Reaksiyonu, (PZR) analizleriyle familya, cins ve türlerin kendi içlerinde ve türler arasındaki ilişkileri en iyi şekilde belirlenmesini sağlayabileceği gibi bitki sistematiğinde de başarıyla kullanılabileceğini göstermiştir.
|
B8. | Çakmakçı, S., B. Aydınoğlu, M. Arslan ve M. Bilgen, “Farklı Ekim Yöntemlerinin Fiğ (Vicia sativa L.)+ İngiliz Çimi (Lolium perenne L.) Karışımlarının Ot Verimine Etkisi”, Akd. Ü Ziraat Fak Dergisi, 18(1), 107-112, 2005.
Bu araştırma Antalya sahil kuşağında Fiğ (Vicia sativa L.) ile İngiliz çimi (Lolium perenne L.) karışımlarında ekim yöntemlerindeki farklılıkların ot verimi üzerine etkilerini saptamak amacıyla yapılmıştır. Deneme, tesadüf blokları deneme desenine göre 3 yinelemeli ve 3 yıllık olarak planlanmıştır. Parseller (3m*4m) 12 m2, toplam deneme alanı 364 m2 ve net alan ise180 m2 dir. Sıra arası 25 cm, parseller ve bloklar arasında 2 m yol bırakılarak araştırma kurulmuştur. Ekim yöntemleri her iki türün saf ekimleri, alternatif ekim, türler aynı sıraya karışık olarak ve çaprazvari ekim şeklinde planlanmıştır. Araştırma sonucunda yeşil ot verimi bakımından saf fiğ ekiminde en düşük değer (1201 kg/da) elde edilirken diğer yöntemler birbirine yakın sonuçlar vermişlerdir. Diğer 3 yöntemle istatistiki olarak fark olmamasına karşın en yüksek verim 1867 kg/da ile çaprazvari ekimden sağlanmıştır. Bunu 1851 kg/da ile alternatif ekim takip etmiştir. Kuru madde verimi açısından çaprazvari ekim 525.8 kg/da ile en fazla, saf fiğ ekimi (274.6 kg/da) ise en az değeri vermiştir. Bölgede karışımlarda çaprazvari ekim yönteminin diğer yöntemlere oranla daha kolay olması da dikkate alındığında avantajlı olduğu saptanmıştır.
|
B9. | Bilgen, M. ve Y. Özyiğit, “Korkuteli ve Elmalı'da Bulunan Bazı Doğal Meraların Vejetasyon Durumlarının Belirlenmesi” , Akd. Ü Ziraat Fak Dergisi, 18(2), 261-266, 2005.
Korkuteli ve Elmalı’da bulunan 6 doğal meranın bitki ile kaplı alanlarının ve botanik kompozisyonlarının belirlenmesi amacıyla yapılan bu çalışma 2003 yılında yürütülmüştür. Büyüklüklerine ve yapılarına göre her merada farklı sayıda örnek alanlar belirlenmiş ve bu alanlar üzerinde transekt yöntemiyle bitki ile kaplı alan ve botanik kompozisyon ölçülmüştür. Çalışma sonucunda, Elmalı ilçesine bağlı Yalnızdam merasında bitki ile kaplı alan yüksek çıkarken (% 76.50), diğer 5 meraya ilişkin değerler % 43.06’nın altında kalmıştır. En düşük bitki ile kaplı alan % 29.78 ile Büyük Söğle merasından elde edilmiştir. Araştırma sonucunda, meraların tür açısından zayıf olduğu belirlenmiştir. Büyük Söğle merasında 30 tür bulunurken, Yalnızdam merasında yalnızca 12 tür bulunmuştur. Meralarda bulunan türler içinde baklagil oranının çok düşük olduğu belirlenmiştir.
|
B10. | Bilgen, M. ve Y. Özyiğit, “Arı Otunda (Phacelia tanacetifolia) Vejetatif Gelişmenin Çiçeklenme Özellikleri Üzerine Etkisi”, Akd. Ü Ziraat Fak Dergisi, 18(2), 235-240, 2005.
Arı otunda (Phacelia tanacetifolia) vejetatif gelişmenin çiçeklenme özellikleri üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılan bu çalışma, 1999 ve 2001 yıllarında Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi deneme alanında yapılmıştır. Çalışmada, vejetatif özellik olarak; ana dal sayısı, yan dal sayısı, çiçek dalı sayısı, bitki boyu ve kuru madde miktarı, çiçeklenme özellikleri olarak ise çiçekçik sayısı, çiçeklenme başlangıç tarihi ve çiçekli kalma süreleri alınmıştır. Araştırmadan elde edilen sonuçlara, regresyon ve korelasyon analizi uygulanmış, vejetatif özelliklerin, çiçeklenme özellikleri üzerine olan doğrudan ve ikili etkileri bulunmuştur. Analiz sonucunda elde edilen bulgulardan, tüm özelliklerin çiçekçik sayısı üzerinde önemli etkilerinin olduğu belirlenmiştir. Çiçekçik sayısını en az etkileyen özellik bitki boyu, en fazla etkileyen özellik ise kuru madde miktarı olmuştur. Çiçekli kalma süresi, vejetatif özelliklerden etkilenmesine karşın, bu etki, çiçek sayısı üzerine olan etkiye oranla daha düşük olduğu bulunmuştur. Çiçeklenme başlangıç tarihi vejetatif özelliklerden en az etkilenen çiçeklenme özelliği olmuştur.
|
B11. | Çakmakçı, S., B. Aydınoğlu, M. Arslan, Y. Özyiğit, M. Tetik ve M. Bilgen, “Determination of Optimum Fall Sowing Date for Some Forage Species in Terms of Forage Yield of Rangelands in The Continental Climate Zones”, Akd. Ü Ziraat Fak Dergisi, 17(1), 43-47, 2004.
Bu çalışmada, kurak bölge koşullarında yer alan meralarda yonca (Medicago sativa L.), korunga (Onobrychis sativa Lam.), kılçıksız brom (Bromus inermis Leyss.) ve çayır salkım otu (Poa pratensis L.) bitkilerinin ot verimi yönünden en uygun sonbahar ekim zamanlarının saptanması amaçlanmıştır. Bu nedenle 1675 m rakımlı Burdur-Kemer İlçesi Akpınar yaylası araştırma yeri olarak seçilmiştir. Sonbahar 5 farklı ekim zamanında ekimler gerçekleştirilmiştir. İlk ekim tarihi 20 Eylül 1999 olmak üzere, yaklaşık 10-15’er gün arayla ekimler yapılmıştır. İlk yıl biçim yapılmamış, tüm veriler ikinci yıldan elde edilmiştir. Sonuç olarak, hem yeşil ot hem de kuru madde verimi yönünden yonca ve kılçıksız bromda en yüksek değerler 24 Ekim tarihinde yapılan ekimlerden sağlanırken korungada 20 Eylül ekimlerinin daha iyi olduğu saptanmıştır. Çayır salkım otunun sonbahar ekimlerinde ya stabil çıkışlar sağlanamamış ya da çıkışlar olmasına karşın kuraklıktan büyük oranda zarar gördükleri anlaşılmıştır. Ayrıca, Kasım ayı ekimlerinde yonca, korunga ve kılçıksız brom türlerindeki verimlerin yaklaşık %50 oranında azaldığı belirlenmiştir.
|
B12. | Ercan, A. G., K. M. Taşkın, K. Turgut, M. Bilgen ve M.Z. Fırat, “Characterization of Turkish Sesame (Sesamum indicum L.) Landraces Using Agronomic and Morphologic Descriptors”, Akd. Ü Ziraat Fak Dergisi, 15(2), 45-52, 2002.
Bu çalışmada, 52 adet Türk orijinli yerel susam (Sesamum indicum L.) çeşitlerinin genetik farklılığı, agro-morfolojik özelliklere dayanarak çok değişkenli analiz ile tahmin edilmiştir. Populasyonlar çiçeklenme zamanı, dallanma, yaprak koltuğundaki kapsül sayısı, kapsüldeki karpel sayısı, tohum kabuğu rengi, kapsül tüylülüğü, kapsül dizilişi, ilk kapsül yüksekliği, bitki boyu, kapsüldeki tohum sayısı, ana saptaki tohum sayısı, tüm bitkideki kapsül sayısı ve 100 tane ağırlığı kullanılarak değerlendirilmiştir. Bu veri seti toplam varyansın % 79 ‘unun açıklandığı 6 temel bileşen (PC) skoruna dönüştürülmüştür. Kalan 6 PC skoru, hiyerarşik kümeleme analizinde (Ward’sın minimum varyans metodu) veri olarak kullanılmıştır. Populasyonlar benzerlik düzeylerine göre 4 ana grupta kümelenmiştir. Kümeleme analizinde, Güney, Güneydoğu ve Batı bölgelerine ait populasyonların pek çoğu adapte oldukları bölgelerin dışında kümelenme göstermişlerdir. Bununla birlikte Kuzeybatı (Trakya) bölgesi populasyonları coğrafik orijinlerine göre bir dağılım göstermişlerdir. Bu çalışma Türk susam populasyonlarının genetik yapısı hakkında ıslahçıya bilgi vererek bitki ıslahında ebeveyn seçiminde kullanabilmesi için yardımcı olabilir.
|
B13. | Bilgen, M. ve S. Çakmakçı, “Mısırda Koçan Üstü Aksamının Kesilerek Yem Olarak Kullanılmasının Dane Verimi ve Gelişimi Üzerine Etkisi”, Turkish J. Agr. and Forest., 23(5), 1043-1049, 1999.
Mısırda koçan üstü aksamının, döllenmeden sonra yem olarak kullanılması amacıyla yapılan bu çalışmada, Ant-90, Tüm 82-6 ve Ant-Pop çeşitleri kullanılmıştır. Bitkilerin koçan üstü aksamları döllenme sonrası, süt olum dönemi ve sarı olum başlangıcı olmak üzere üç ayrı dönemde kesilmiştir. Kesim uygulamaları sonucunda dane veriminde %2.2 ile %18.3 arasında kayıp olmakla birlikte 358.78 kg/da ile 898.12 kg/da arasında yeşil ot elde edilmektedir. En fazla dane kaybı Tüm-82-6 ve Ant-90 çeşitlerinde döllenme sonrası ve süt olum dönemlerinde yapılan kesimlerde gerçekleşmiştir. Ant-Pop çeşidinde ise ortaya çıkan dane kaybının önemsiz olduğu saptanmıştır. Döllenme sonrası ve süt olum döneminde yapılan kesimlerde dane verimi kayıplarının daha yüksek olmasına karşın, hem daha fazla yeşil ot miktarı elde edilmekte, hem de elde edilen yeşil otun kalitesi daha yüksek olmaktadır. Sarı olum döneminde yapılan kesimlerde elde edilen yeşil otun hem miktarı azalmakta, hem de otun kabalaşması nedeniyle kalitesi düşmektedir.
|
| |
C. | Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında (Proceedings) basılan bildiriler |
C1. | Çürek M., Erdurmuş C., Çeçen S., Aydinoğlu B., Bilgen M., Çakmakçi S., "Pasture Improvement Programs Carried Out on Some Coastal Pastures and Highland Ranges of Antalya", SERIES A: Mediterranean Seminars, SAKARYA, TÜRKIYE, 3-6 Ekim 2012, ss.343-348
Antalya’da bulunan meraların büyük bir bölümü, yaz dönemin uzun kurak dönemi ve yanlış mera yönetim uygulamaları nedeniyle kötü durumdadır. Bu projede, ot verimini arttırmak amacıyla, toplam 3800 ha üç yayla merası ile toplam 175 ha üç sahil merası olmak üzere altı mera üzerinde çalışılmıştır. İlk olarak tüm meralar çit ile çevrilmiş ve otlatma dönemleri kontrol altına alınmıştır. Tüm meralar, proje süresince farklı dönemlerde gübrelenmiştir. Meraların bazı bölümlerinde ise tohum karışımları ile ekim yapılmıştır. İlk yıl otlatmaya kapatılan meralar, izleyen yıllarda Mayıs-Ekim arası otlatmaya açılmıştır. Çalılar ve istenmeyen bitkiler, değerli bitkilere daha iyi gelişim ortamı sağlamak amacıyla ortamdan uzaklaştırılmıştır. Meralarda ot verimi, bitki ile kaplı alan ve botanik kompozisyonun bulunmasında lup ve çerçeve yöntemleri kullanılmıştır. Sonuç olarak, tüm veriler ıslah işlemlerinin başarılı olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte, ölçülen tüm özelliklerde sahil kesiminde bulunan meralar, yayla kesiminde bulunan meralara oranla daha olumlu sonuçlar vermiştir.
|
C2. | Bilgen, M., A.G. İnce, A.N. Onus, M. Karaca, “New Utility Tools for Tandem Repeat Data Mining”, 5. Plant Genomics Europen Meetings, Venice, Italy, 167, 2006.
Yeni biyoteknolojik araçların gelişmesi nedeniyle, GenBank’ta bulunan DNA sayısı hızla artmaktadır. Örneğin 13 Mayıs 2005 tarihinde GenBank’a 26,858,818 EST sekansı mevcutken, 5 Mayıs 2006 da bu sayı 36,205,655 sekansa yükselmiştir. Bu sekansların, Tandem Repeats Analyzer (TRA), Exact Tandem Repeats Analyzer (e-TRA) ve bazı diğer programlarda kullanılmak üzere kolay ve hızlıca açılımı, toplanması ve sıralanması için iki yeni araç sunulmaktadır. Aynı zamanda bu iki aracın kullanımı 36,205,655 EST sekansına uygulanarak Gossypium ve Capsicum EST sekanslarının organizma, doku, organ ve gelişme dönemlerine göre seçilmesi sağlanarak çalışması gösterilmiştir.
|
C3. | Bilgen, M., H. Çancı, C. Toker, “Wild Relatives of Cool Season Food Legumes in Turkey: Ecology And Distribution”, 4. International Food Legumes Research Conference, New Delhi, India, 2005.
Türkiye yalnızca birçok serin mevsim yemeklik baklagillerin akrabası olan yabani türlerin beşiği değil, aynı zamanda bir çok türün gen kaynağıdır en önemli varyetelerin bulunduğu yerdir. Cicer cinsi, kültür nohutu Cicer arietinum L. Türünün de içinde olduğu 9 tek yıllık tür ile 33 çok yıllık yabani tür ile yer alır. Lens cinsi, 7 tür içerirken, Pisum cinsi belirgin bir şekilde birbirinden ayrılan P. sativum L. ve P. fulvum Subth & Smith türlerinden oluşur. Vicia faba L. tamamı Türkiye’de tarımı yapılan Faba (Miller) Lebed. seksiyonunda 4 takson içerir. Lathyrus cinsi, 187 tür ve alt türü ile geniş bir yayılım göstermektedir.
|
C4. | Karaca, M., M. Bilgen, A.G. İnce, AN. Onus, "Development of Utilities for TRA and E-TRA in Sililco Mining Programs: ORGMINER and KEYWORD FINDER", 6. International Symposium in the Series Recent Advances in plant Biotechnology: From Laboratory to Business. September 12-16, Ceske Budejovice, Czech Repubic, 43, 2005.
Tarafımızdan geliştirilen TRA 1.5 ve e-TRA 1.0 programları, organ, doku, hücre ve gelişme dönemleri gibi anahtar sözcüklerle motiflerin araştıran ve bu şekilde düzenli tekrarlanan (tam, tam olmayan ve bileşik) gen dizilerinin fonksiyonlarının açıklanmasına yardımcı olmaktadır. Yeni biyoteknolojik araçların gelişmesi nedeniyle, GenBank’ta bulunan DNA sayısı hızla artmaktadır. Örneğin 13 Mayıs 2005 tarihinde GenBank’a 26,858,818 EST sekansı yüklenmiştir. Bu sekansların incelenmesi ve otomatik tanınması için, bilgisayar kullanımı gerekmektedir. Bu çalışmada, tarafımızdan yapılan iki program sunulmaktadır. OrgMiner programı GenBank ve EST formatındaki dosyaları kullanıcının isteği doğrultusunda sıralar. Örneğin araştırıcılar, TRA veya e-TRA programlarında kullanmak üzere belirli organizmalardaki EST veya GenBank formatındaki sekansları toplamak isteyebilir. Diğer bir program ise KeyWord Finder programıdır. Bu program, TRA ve e-TRA için doku, organ, hücre ve gelişme dönemleri için anahtar kelimelerin belirlenmesini sağlar. Her iki program ayrıntılı bir yardım dosyasına sahiptir ve çıktıları belirli organizmalar için bulunan anahtar kelime sayısını, organizma listesi ve kütüphane adlarını gösterir. Her iki program da C++ diliyle Microsoft Visual C++ programıyla geliştirilmiş olup tüm Windows sürümlerinde çalışmaktadır.
|
C5. | Bilgen, M., S. Ülger ve C. Toker, “Influence of Drought on Abscisic Acid in Common Leucaena [Leucaena Leucocephala (Lam.) De Wit.]”, Federation of European Societies of Plant Biology 14. Congress, Cracow, 2004.
Dünyanın bir çok yerinde yem bitkisi olarak kullanılan Leucaena [Leucaena Leucocephala (Lam.) De Wit.] bitkisi, sulama yapmaksızın yaygın olarak yetiştirilmektedir. Bununla birlikte, yağışın düşük olduğu bölgelerde kuraklıktan önemli ölçüde etkilenmektedir. Kuraklık stresiyle Abscisic acid (ABA) arasında doğrusal bir ilişki olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada kurak koşullarda Leucaena bitkisinde ABA miktarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Kontrollü koşullarda yetişen bitkilerin genç yapraklarından alınan örnekler analiz edilerek ABA miktarı saptanmıştır. Sonuç olarak uygulamalar istatistiki olarak önemli bulunmuş ve Leucaena bitkisinin kurağa maruz kaldığında ABA miktarının arttığı bulunmuştur.
|
| |
D. | Ulusal hakemli dergilerde yayımlanan makaleler |
D1. | Tetik, M., H. Sarıbaşak, S. Çakmakçı, M. Bilgen ve B. Aydınoğlu, “Burdur Kemer İlçesi Mera Alanlarında Kullanılacak Islah Yöntemlerinin Saptanması”, Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü Teknik Bülten, 16, 1-41, 2002.
Bu çalışma Burdur-Kemer İlçesi doğal meralarında en uygun ıslah tekniğini ortaya koymak amacı ile yapılmıştır. Akpınar yaylası orman dışı mera alanında bir kontrol (A) ve 3 farklı ıslah yöntemi ele alınmıştır.
İşlemler:
- koruma+gübreleme+yabancı ot kontrolü (B)
- sürüm+meradaki dominant bitkilerden yapılan karışımla ekim + gübreleme + yabancı ot kontrolü (C),
- sürüm+meradaki dominant bitkiler ve bölgeye adapte olabilecek kültürü yapılan türlerden oluşan karışımla ekim+gübreleme+yabancı ot kontrolü (D)
şeklinde uygulanmıştır. İlk ölçümlerde meranın bitki ile kaplı alanı %18.8 olarak bulunmuştur. Bunun yanında mera vejetasyonunda hayvanlar tarafından değerlendirilemeyen yabancı ot kıvamındaki bitkilerin oranının yüksek olduğu saptanmıştır. Çalışmanın sonucunda D uygulamasının A’ya oranla 33.46, B’ye oranla ise 2.93 kat daha fazla yeşil ot verimi sağladığı görülmüştür. Aynı zamanda B uygulamasından A’ya oranla 11.4 kat daha fazla yeşil ot elde edilmiştir. Yapay tohumlama uygulamalarında (D ve C) sırasıyla 874.19 kg/da ile 767.25 kg/da yeşil ot verimi sağlanırken; bu değer B’ de 297.88 kg/da ve kontrolde (A) ise 26.13 kg/da olarak saptanmıştır. Kuru madde verimi D uygulamasında 288.8 kg/da, C’ de 276 kg/da, B’ de 160.8 kg/da ve kontrolde (A) 12.7 kg/da olarak bulunmuştur. Bitki ile kaplı alan yüzdesi korunan alanda %18.8’ den %40.5’ e çıkartılmıştır. Uygulamalar sonucunda D uygulamasında baklagil+diğer familyaların oranı %88.79’lara çıkarken, bu değer C’de %59.3, B’de %5.09 ve A’da %36.58 olarak saptanmıştır. Buğdaygillerin oranı ise sırasıyla %5.4, %40.7, %94.91 ve %63.58 olmuştur. Yağışın az ve yağış rejiminin düzensiz olduğu bu kurak bölgede mera ıslahının oldukça güç olduğu da diğer bir sonuç olarak göze çarpmıştır.
|
D2. | Bilgen, M. ve T. Sağlamtimur, “Antalya Ovası Koşullarında İklim Faktörlerinin Mısırın (Zea Mays L.) Gelişme ve Tane Verimine Etkileri Üzerinde Bir Araştırma”, Ç.Ü.Ziraat Fak. Dergisi, 13(1), 51-60, 1998.
Antalya ovası koşularında, farklı iklim özelliklerinin mısırın gelişimi ve dane verimi üzerindeki etkilerini saptamak amacıyla yapılan bu çalışmada; incelenen özelliklerin iklim özelliklerinden oldukça yüksek oranlarda etkilendiği saptanmıştır. Yüksek PAR (fotosentetik aktif radyasyon) yoğunluklarına karşın, düşük ve çok yüksek sıcaklıklarda dane verimi azalmıştır. Bununla birlikte uzun günlerde yetişen bitkilerde dane verimi artmıştır.
|
| |
E. | Ulusal bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitaplarında basılan bildiriler |
E1. | Uysal A., Bilgen, M., Özyiğit, Y., “Çalı Meralarında Gençleştirme İşleminin Bitki Gelişimine Etkisi”, Türkiye 11. Tarla Bitkileri Kongresi, Çanakkale, TÜRKİYE, 7-10 Eylül 2015, (basım aşamasında)
Kermes meşesi (Quercus coccifera L.), kıl keçilerinin beslenmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Özellikle taze sürgünler ve yapraklar keçiler tarafından sevilerek tüketilmektedir. Bu çalışmada, kermes meşesinin budama yapılarak, daha fazla ve sürekli taze sürgün vermesini ve bu sürgünlere keçilerin daha kolay ulaşabilmesini sağlamak amaçlanmıştır. Bu amaçla, 23.12.2013 tarihinde 3 farklı şekilde (toprak yüzeyinden 25 ve 50 cm yüksekliğinden itibaren bitkinin tüm aksamının uzaklaştırılması ile ince dal ve yaprakların uzaklaştırılması) budama yapılmıştır. Budama sonrası otlatmayı temsilen ilkbahar (9 Mayıs), yaz (8 Temmuz) ve sonbahar (26 Eylül) olmak üzere üç farklı dönemde biçim yapılmıştır. Çalışma sonucunda budama şekilleri arasında herhangi bir fark görülmezken, biçim dönemleri arasındaki farkların önemli olduğu görülmüştür. İlk biçimlerden daha yüksek ot verimi alınırken sonraki biçimlerde, ot verimi önemli ölçüde azalmıştır.
|
E2. | Özyiğit Y., Bilgen M., "Yem Bezelyesinde (Pisum Sativum L.) Spektral Yansıma Değerlerinin Azot Tayininde Kullanımı", Türkiye 9. Tarla Bitkileri Kongresi, , BURSA, TÜRKİYE, 12-15 Eylül 2011, ss.1994-1999
Bu çalışmada, yem bezelyesi (Pisum sativum L.) bitkisinde spektral yansıma değerleri kullanılarak azot düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Tarla ve sera koşullarında yürütülen çalışmada spektral yansıma ölçümleri için elektromanyetik spektrumun 325-1075 nm dalga boyları arasında yansıma ölçümleri yapabilen taşınabilir bir spektroradyometre kullanılmıştır. Çalışmada parsellere ve saksılara 0, 10 ve 20 kg/da dozlarında azot uygulanmış ve gübre olarak Amonyum nitrat (% 33’lük) kullanılmıştır. Spektral yansıma ölçümleri hem kanopi (genel) hem de tek yaprak düzeyinde yapılmıştır. Çalışmadan elde edilen sonuçlar, azot seviyelerindeki değişimlerin spektrumun görünür bölgesindeki (400-700 nm) yansımaları etkilediğini göstermiş ve sera koşullarında yetiştirilen bitkilerde yapılan ölçümlerden daha iyi neticeler elde edilmiştir. Bu durum yem bezelyesinde azot düzeylerinin tahmini için spektral yansıma değerlerinin (özellikle görünür bölge) kullanılabileceğini göstermiştir.
|
E3. | Özyiğit Y., Bilgen M., "Yeşil Artıkları Hayvan Yemi Olarak Kullanılabilecek Bazı Tarla Bitkileri", Türkiye 9. Tarla Bitkileri Kongresi, , BURSA, TÜRKİYE, 15-15 Eylül 2011, ss.2000-2003
Dünya nüfusundaki hızlı artış sonucu insanların beslenme ihtiyaçları artmakta, üretim alanları kısıtlı olduğu için besin açığı birim alandan daha fazla ürün elde edilerek kapatılmaya çalışılmaktadır. Bu konuda en faydalı yöntemlerden birisi tarım ürünlerinden arta kalan artıkların (posa, yaprak, sap, vd.) değişik amaçlarla kullanımıdır. Bu amaçların en önemlilerinden birisi ise bitki artıklarının hayvan yemi olarak kullanılmasıdır. Bu derlemede ülkemizde yetiştirilen ve yeşil aksamları hayvan yemi olarak kullanılabilecek bazı tarla bitkileri hakkında bilgi verilecektir.
|
E4. | Bilgen, M., Özyiğit, Y., Antalya İlinde Bulunan ve Tıbbi- Aromatik Değeri Olan Arı Bitkileri. Türkiye VII. Tarla Bitkileri Kongresi, 25-27 Haziran 2007, Erzurum, Cilt : 2, 562-565, 2007.
Antalya'nın batı bölümünde yer alan 7 ilçede (Antalya-Merkez, Korkuteli, Elmalı, Kemer, Kumluca, Kaş ve Finike) 2000-2001 yıllarında yapılan bu çalışma, tıbbi-aromatik değeri bulunan an bitkilerinin saptanması amacıyla yapılmıştır. Çalışma kapsamında öncelikli olarak bölgedeki tıbbi ve aromatik bitkilerin tespiti, daha sonra ise bu bitkilerden, literatür taramalan ve arazi gözlemleri sonucu anlar için polen ve nektar kaynağı potansiyeli olan türler belirlenmiştir. Belirlenen tıbbi ve aromatik bitkiler içinden anlar tarafından ziyaret edilen 23 familyaya ait toplam 55 adet tür tespit edilmiştir. Lamiaceae familyası 18 tür ile anlar tarafından en fazla ziyaret edilen bitki grubu olurken, Fabaceae familyası 8 tür ile ikinci sırada, Asteraceae familyası ise 4 tür ile üçüncü sırada yer almıştır. Ayrıca bu bitkilerin, ancılık açısından önemli olan çiçeklenme dönemi dikkate alındığında çiçeklenmenin en yoğun olduğu dönemin Nisan, Mayıs ve Haziran aylan olduğu belirlenmiştir.
|
E5. | Özyiğit, Y. ve M. Bilgen, “Uzaktan Algılama Yöntemlerinin Bitkilerdeki Besin Eksikliklerinin Belirlenmesinde Kullanımı”, 18. Ulusal Biyoloji Kongresi, Kuşadası, Aydın, 138, 2006.
Bitkilerin yapraklarında görülen renk değişimleri besin maddesi eksikliklerinin veya fazlalıklarının anlaşılmasını sağlayabilmektedir. Ancak gözle yapılan tahminler her zaman başarılı olamamaktadır. Bunun en önemli nedeni, bir çok besin elementi eksikliği belirtilerinin birbirine benzemesidir. Bu nedenle, bitkilerde besin elementi eksikliğinin kesin bir şekilde belirlenmesi için laboratuar analizlerinin yapılması gerekmektedir. Ancak bu yöntem, zaman ve maliyet açısından ciddi bir yük getirmektedir. Bununla birlikte, nesnelere fiziksel temasta bulunmadan herhangi bir uzaklıktan yapılan ölçümlerle, nesneler hakkında bilgi elde etme bilimi olarak tanımlanan uzaktan algılama sayesinde bu ölçümler daha kısa sürede ve daha düşük maliyetle ölçülebilmektedir. Bu ölçümlerdeki temel nokta, besin elementi eksikliğinin bitkinin klorofil içeriğini olumsuz yönde etkilemesidir. Klorofil içeriğinin değişmesi, bitkinin üzerlerine düşen ışığın yansımasını da etkilemektedir. Böylece uzaktan algılama yöntemleriyle bitkide ortaya çıkan yansıma değişimleri belirlenerek, bitkideki besin maddelerinin durumları hakkında tahminde bulunulabilmektedir.
|
E6. | Özyiğit, Y. ve M. Bilgen, “İkinci Ürün Sorgum Yetiştiriciliğinde Farklı Azot Dozları ve Farklı Biçim Dönemlerinin Bazı Tarımsal Özellikleri Üzerine Etkileri”, Türkiye VI. Tarla Bitkileri Kongresi, Antalya, Cit II, 885-888, 2005.
Bu çalışma 2004 yılında Antalya sahil koşullarında yürütülmüştür. Materyal olarak Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsünden sağlanan üç farklı sorgum çeşidi (Leoti, E. Sumak ve Nes) kullanılmıştır. Azot dozu olarak dekara 0, 5 ve 10 kg azot uygulanmış, biçim dönemi olarak ta çiçeklenme başlangıcı, hamur olum ve tam olum dönemleri belirlenmiştir. Deneme bölünen bölünmüş parseller (split-split plot) deneme desenine göre üç tekerrürlü olarak kurulmuştur. Ana parsellerde azot dozları, alt parsellerde çeşitler ve altın altı parsellerde ise biçim dönemleri yer almıştır. Çalışmada boğum arası, yaprak eni, yaprak boyu ve yaprak sayısı gibi özellikler incelenmiştir. Çalışma sonuçlarına göre boğum arası uzunluğu en yüksek 21,36 cm ile Leoti çeşidinin 0 kg/da azot dozlu uygulamasının 1. biçiminden elde edilirken, en düşük değer Nes çeşidinin yine 0 kg/da azot uygulaması olan 1. biçiminden elde edilmiştir. Yaprak eni bakımından, 10 kg/da uygulanan Nes çeşidinin 3. biçiminden 7,9 cm ile en yüksek değer elde edilirken, 0 kg/da uygulanan Early Sumak çeşidinin 1. biçimi en düşük değeri göstermiştir. Nes çeşidi 10 kg/da uygulaması ve 3. biçiminde 76,67 cm ile yaprak boyu bakımından en yüksek değeri gösterirken, Leoti çeşidi 0 kg/da uygulaması ve 3. biçiminde 56,07 cm ile en düşük yaprak boyu değerini göstermiştir. 10,87 adet yaprak ile Nes çeşidinin 10 kg/da uygulaması ve 3. biçimi en yüksek yaprak sayısına sahipken, yaprak sayısı en düşük 7,67 adet ile Leoti çeşidinin 0 kg/da uygulaması ve 1. biçiminden elde edilmiştir. Çalışma sonucunda, azot dozu arttıkça ve özellikle yaprak eni ve yaprak boyu değerlerinin arttığı belirlenmiştir. Biçim zamanının gecikmesi ise tarımsal özelliklerde çok önemli değişikliklere neden olmamıştır.
|
E7. | Özyiğit, Y. ve M. Bilgen, “Antalya Merkeze Bağlı Bazı Doğal Meralarda Bulunan Bitkilerin Kuru Ağırlıklarının Belirlenmesi Üzerinde Bir Araştırma”, IV GAP Tarım Kongresi, Şanlıurfa, Cilt II, 1605-1608, 2005.
Çalışma Antalya merkeze bağlı Doyran (12850 da), Geyikbayırı (8500da) ve Çağlarca (9460 da) meralarında 2003 yılında yürütülmüştür. Çalışmada söz konusu meralarda bulunan bitkilerin kuru ağırlıklarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla meraların değişik bölgelerinde genişliği 1 m2 olan alanlardan bitkiler biçilmiş ve türlere göre ayrılarak 75 ºC’ye ayarlı fırında 24 saat süreyle kurutulmuştur. Kurutulan bitkiler tartılarak m2’deki kuru ağırlıkları belirlenmiştir. Çalışma sonucunda Agropyron intermedium türünden her üç merada da yüksek değerler elde edilmiştir. Özellikle Geyikbayırı ve Çağlarca meralarında 44.91gr/m2 ve 43.64 gr/m2 kuru ağırlık saptanan Agropyron intermedium diğer bitkilerden çok daha yüksek bir değere sahip olmuştur. Meraların genelinde buğdaygiller diğer familyalara göre daha yüksek kuru ağırlıklara sahip olmuşlardır. Hayvanlar tarafından yenmeyen grupta ise Astragalus türlerinden yüksek kuru ağırlıklar elde edilmiştir.
|
E8. | Özyiğit, Y. ve M. Bilgen, “Antalya Koşullarında İkinci Ürün Olarak Yetiştirilen Bazı Mısır (Zea Mays) Çeşitlerinde Farklı Hasat Dönemlerinin Verim Öğeleri Üzerine Etkisi”, IV GAP Tarım Kongresi, Şanlıurfa, Cilt II, 1558-1561, 2005.
Bu çalışma; 2001 yılında, farklı hasat devrelerinin mısır’da yeşil yem verimi, kuru madde verimi, kuru madde oranı, koçan verimi ve koçan kuru madde verimi üzerine etkisini belirlemek amacıyla Antalya ekolojik koşullarında yürütülmüştür. Denemede Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstütüsünden sağlanan 3 mısır çeşidi (Ant 90, TTM 8119, Ant Bey) kullanılmış ve 3 farklı hasat dönemi(süt olum, hamur olum, fizyolojik olum(tam olum)) dikkate alınmıştır. Deneme split plot(bölünmüş parseller) deneme desenine göre 3 tekerrürlü olarak kurulmuştur. Elde edilen sonuçlara göre; en yüksek yeşil ot verimi 2561.67 kg.da-1 ile Ant Bey çeşidinin 3. biçiminden elde edilirken, en düşük verim 1546.67 kg.da-1 ile Ant 90 çeşidinin 1. biçiminden elde edilmiştir. Yine Ant Bey çeşidi 662.51 kg.da-1 ile en yüksek kuru madde verimine sahipken , TTM 8119 364.88 kg.da-1 ile en düşük değeri göstermiştir. Kuru madde oranı bakımında ise Ant 90 % 28.50 ile 3. biçiminde en yüksek verimi verirken, Ant bey çeşidi %18.63 ile 1. biçiminde en düşük değeri göstermiştir. 866.67 kg.da-1 verimle Ant Bey çeşidi 3. biçiminde en yüksek koçan verimini vermiş, TTM 8119 623.33 kg.da-1 ile 1. biçiminde en düşük verimi vermiştir. Koçan kuru madde veriminde ise 530.08 kg.da-1 ile Ant bey çeşidi 3. biçiminde en yüksek verimi verirken, yine TTM 8119 çeşidi 136.50 kg.da-1 ile 1. biçiminde en düşük verime sahip olmuştur. Koçan kuru madde oranında en yüksek oran % 62.21 ile Ant 90 çeşidinin 3. biçiminden alınmış, en düşük oran ise % 23.00 ile TTM 8119 çeşidinin 1. biçiminde görülmüştür.
|
E9. | Özyiğit, Y. ve M. Bilgen, “Antalya İlindeki Doğal Meralarda Yayılış Gösteren Bazı Yabancı Otların belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma”, Türkiye VI. Tarla Bitkileri Kongresi,. Antalya, Cilt II, 741-744, 2005.
Antalya ilinin kuzey batısında bulunan Antalya Merkez (Doyran, Geyikbayırı ve Çağlarca), Korkuteli (Kozağacı, Mamatlar ve Yeşiloba) ve Elmalı (Büyüksöğle, Karaköy ve Yalnızdam) ilçelerine bağlı 9 merada yapılan bu çalışma 2002-2003 yıllarında yürütülmüştür. Çalışma esnasında bu alanlarda bulunan ve hayvanlar tarafından yenmediği görülen veya hayvanlara zararlı olduğu düşünülen bitkilerin fotoğrafları çekilmiş ve bu bitkilerden örnekler alınmıştır. Alınan örneklerin teşhisi amacıyla herbaryumları yapılmıştır. Çalışma sonucunda Antalya meralarında Geven (Astragalus spp) türlerinin yoğun bir şekilde bulunduğu belirlenmiştir. Ayrıca Sığır kuyruğu (Verbascum spp.) ve Sütleğen (Euphorbia spp.) türleri de bazı bölgelerde yayılış göstermektedir. Çok yoğun olmamakla beraber bazı bölgelerde görülen başlıca yabancı otlar ise Köy göçüren (Circium spp,), Kenger dikeni (Carduus spp), Çoban yastığı (Acantholimon spp,) ve Yavşan otu (Artemisia spp.) olarak belirlenmiştir. Ayrıca dikenli olan, ancak keçiler tarafından yenebilen Kayış kıran (Ononis spinosa)’nın bazı alanlarda yayılış gösterdiği görülmüştür.
|
E10. | Bilgen, M., Y. Özyiğit ve S.M. İçöz, “Dijital Kamera Görüntüleri Yardımıyla Antalya Merkeze Bağlı Bazı Doğal Meralarda Yüzey Kaplama Oranlarının Belirlenmesi”, IV GAP Tarım Kongresi, Şanlıurfa, Cilt II, 1592-1595, 2005.
Meralarda yüzey kaplama oranını dijital kamerayla çekilmiş fotoğraflar yardımıyla belirlemek amacıyla yürütülen bu çalışma 2003 yıllında Antalya merkeze bağlı Doyran, Çağlarca ve Geyikbayırı doğal meralarında yapılmıştır. Çalışmada meraların değişik bölgelerinde 1 m2’lik alanlardan görüntüler alınmış ve bu görüntüler bilgisayar ortamına aktarılmıştır. Daha sonra bu görüntülerde bitki ile kaplı alanlar ve çıplak alanlar resim işleme programı (Paint Shop Pro 9) kullanılarak belirlenmiştir. Çalışma sonucunda 12850 da alanı bulunan Doyran merasında yüzey kaplama oranı % 76,12, çıplak alan ise % 23,88 olarak belirlenmiştir. 9460 da’lık Çağlarca merasında ise yüzey kaplama oranı % 52,06 çıkarken, çıplak alan % 47,94 çıkmıştır. Yüzey kaplama oranı % 64,21 olan 8500 da büyüklüğündeki Geyikbayırı merasında çıplak alan % 37,79 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlara göre Antalya Merkeze bağlı meralarda yüzey kaplama oranı düşük çıkmıştır.
|
E11. | Özyiğit, Y. ve M. Bilgen, “Arı Bitkisi Olarak Değerlendirilebilecek Bazı Baklagil Yembitkilerinde Farklı Biçim Dönemlerinin Verim ve Tarımsal Özellikler Üzerine Etkisi”, Türkiye V. Tarla Bitkileri Kongresi, Diyarbakır, Cilt II, 479-483, 2003.
Çalışma bazı baklagil yem bitkilerinde (adi fiğ, Anadolu üçgülü, sarıtaş yoncası, korunga, tüylü fiğ mürdümük, yem bezelyesi) biçim zamanının gecikmesiyle verim ve tarımsal özelliklerde meydana gelebilecek değişmeleri belirlemek amacıyla 2001-2002 yıllarında Antalya ova koşullarında yürütülmüştür. Deneme bölünmüş parseller deneme deseni (split plot)’ne göre 3 tekerrürlü olarak kurulmuştur. Ana parsellerde türler, alt parsellerde ise biçim zamanları (çiçeklenme başlangıcı, % 50 çiçeklenme ve çiçeklenme sonu) bulunmaktadır. Denemenin sonuçlarına göre, adi fiğ, tüylü fiğ, ve Anadolu üçgülünde en yüksek yeşil ve kuru ot verimleri 2. biçimlerden alınmıştır. Sarıtaş yoncası, korunga, mürdümük ve yem bezelyesi ise en yüksek verimleri 3. biçimlerinde vermişlerdir. Hasat dönemindeki bitki boyu, kuru madde oranı ve bitki başına çiçek sayısı biçim zamanı ilerledikçe bütün türlerde artış göstermiştir. Yaprak/sap oranı ise biçim zamanı geciktikçe azalma göstermiştir. Çalışmada ayrıca arıların bitkileri ziyaretleri gözlemlenmiş ve çiçek sayısının artmasına paralel olarak bitkilerin çiçeklerini ziyaret eden arı sayısının da arttığı tespit edilmiştir. Arılar tarafından en çok ziyaret edilen bitki olarak Anadolu üçgülü saptanmıştır.
|
E12. | Bilgen, M. ve Y. Özyiğit, “Antalya İli Tekirova-Phaselis Beldesindeki Arı Bitkilerinin Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma”, Türkiye V. Tarla Bitkileri Kongresi, Diyarbakır, Cilt I, 565-567, 2003.
Araştırma Antalya merkeze 60 km uzaklıktaki Tekirova-Phaselis beldesinde 2001 yılının Mart ve Ağustos ayları arasında yapılmıştır. Çalışmada, bölgedeki bitkilerden hangilerinin arılar tarafından ziyaret edildiğinin belirlenmesi amacıyla bitkiler gözlemlenmiş, fotoğrafları çekilmiş ve teşhis etmek için herbaryumları yapılmıştır.
Çalışma sonucuna göre bölgede 18 adet tür tespit edilmiştir. Bu türlerden 5 tanesinde yoğun bir şekilde arı populasyonu gözlenlenmiştir. Bu bitkiler; Arbutus andrachne (Sandal ağacı), Erica vulgaris (Püren), Lavandula spp. (Lavanta çiçeği), Daphne spp. (Dafne), Coronilla varia (Taçlı fiğ)’dir. Özellikle Erica vulgaris (Püren)’de yayılış alanı çok geniş olması nedeniyle yoğun bir arı ziyareti gözlenmiştir. Ayrıca Fabaceae familyasından Lupinus angustifolius L. (Mavi acıbakla) bitkisi Bombus arısı (Bombus terrestris) tarafından yoğun bir şekilde ziyaret edilmektedir.
|
E13. | Bilgen, M., “Arı Otunda (Phacelia tanacetifolia) Farklı Ekim Zamanlarının Çiçeklenme Özellikleri Üzerine Etkisi”, Türkiye 3. Tarla Bitkileri Kongresi, Adana, Cilt III, 312-317, 1999.
Arı otunda, farklı ekim zamanlarının çiçeklenme özellikleri üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılan bu çalışmada, Ziraat Fakültesi Araştırma ve Uygulama Arazisinde ve Bademağacı çiftçi tarlasında 5 farklı dönemde ekim yapılmıştır. Ekimler Ocak ayından başlamak üzere her ayın ilk haftası yapılmıştır. Alınan sonuçlarda, ekimlerin gecikmesi çiçeklenme başlangıcını ve çiçekli kalma süresini kısaltmıştır. Aynı şekilde incelenen diğer özelliklerde de ekimlerin gecikmesi, olumsuz etkiler göstermiştir. Araştırma sonucunda özellikle Ziraat Fakültesi Araştırma ve Uygulama Arazisinde yapılan ekimlerde çiçeklenme tarihi, 1-1.5 ay daha sonra gerçekleşmiştir.
|
E14. | Yüce S., İ. Turgut, M.İ. Çağırgan, S. Çakmakçı, H. Baydar, A. Ünay ve M. Bilgen, “Batı Akdeniz Bölgesi'nde Tarla Bitkileri Tarımı”, Batı Akdeniz Bölgesi I. Tarım Kongresi, Antalya, 88-92, 1992.
Ülkemiz kuzey yarım kürenin sıcak iklim kuşağında yer aldığı halde, iklim bakımından büyük bir çeşitliliğe sahiptir. Bu çeşitlilik bazen dar alanlarda bile büyük boyutlara varabilmekte ve sonuçta da tarım sistemleri çeşitlenebilmektedir. Antalya, Burdur ve Isparta illerini içine alan Batı Akdeniz Bölgesi bu durumun belirgin bir örneğini oluşturmaktadır. Bölgenin yayla ve kıyı kesimleriyle belirlenen farklı ekolojik ortamlar, nadaslı tarımdan ikinci ürün tarımına kadar değişik tarım sistemi uygulamalarını mümkün kılmaktadır. Bu bildiride, Batı Akdeniz Bölgesinin agroekolojik özellikleri gözden geçirilerek temel ürünler bazında tarla bitkileri üretimi incelenmiştir.
|
E15. | Bilgen M., V. Tansı ve T. Sağlamtimur, “Antalya Ovası Koşullarında Mısırın Üç Değişik Baklagil ile Birlikte Yetiştirilme Olanakları Üzerinde Araştırmalar”, Türkiye III. Çayır-Mera Yembitkileri Kongresi, İzmir, 379-387, 1991.
Antalya’da, tane amacıyla, birinci ürün olarak birlikte yetiştirilebilecek mısır ve üç farklı baklagilin en uygun ekim sistemini saptamak ve farklı ekim sistemlerinin verim ve bazı tarımsal karakterlere etkisini incelemek amacıyla yürütülen çalışmada; incelenen özelliklerin birlikte yetiştirme sistemlerinden önemli ölçüde etkilendikleri saptanmıştır. Birlikte yetiştirmeyle, genellikle baklagil türüne ve mısır yoğunluğuna bağlı olarak, baklagillerin veriminin azaldığı, mısırın veriminin ise arttığı bulunmuştur. Bununla birlikte, tüm sistemlerde toplam verimin, saf olarak yetiştirilenlerden alınan verime oranla daha üstün olduğu saptanmıştır.
|
| |
F. | Kitap veya Kitap Bölümleri |
F1. | Çakmakçi S., Bilgen M., Sümbül H., "Türkiye'Nin Çayir Ve Mera Bitkileri", TÜRKİYE'NİN ÇAYIR VE MERA BİTKİLERİ, YUNUS SERİN, Ed., TARIM VE KÖY İŞLERİ BAKANLIĞI, ANKARA, ss.27-396, 2008
Türkiye’de bulunan Çayır ve Mera bitkilerinin tanıtılması amacıyla oluşturulan bu kitap, farklı bölgelerde çalışan 42 araştırıcının (12 Ziraat Fakültesi, 8 Fen veya Fen Edebiyat Fakültesi ve 2 Araştırma Enstitüsü) 2 yıllık çalışması sonucu ortaya çıkmıştır. Kitapta çayır ve meralarda rastlanılan 97 familyaya ait 1313 türün fotoğrafları ve bilgileri yer almaktadır. Bilgiler içerisinde, tanınmasını sağlayacak özellikler ve besleme değerlerine ait konular bulunmaktadır.
|
| |
G. | Diğer yayınlar (Bu yayının pdf dosyası bulunmamaktadır) |
G1. | Özmerzi, A., Y. Tekelioğlu, O. Yaldız, İ. Karaca ve M. Bilgen, “Batı Akdeniz Bölgesi Bölgesel Gelişim Raporu I – Tarım ve Tarıma Dayalı Gıda Sanayi”, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Batı Akdeniz Ekonomisini Geliştirme Vakfı (BAGEV), TOBB Araştırma Yayınları, Antalya, 2002.
Bu çalışma Batı Akdeniz Bölgesinde yer alan üç ilin temel tarımsal sorunlarını ve bu sorunlar için olası çözüm önerilerini ortaya koymak ve yatırımcılara kârlı yatırım alanları konusunda yol göstermek amacıyla yapılmıştır. Çalışmada öncelikle bölgenin coğrafi yapısı, iklimi, toprak ve su varlığı, sosyal, ekonomik ve tarımsal yapısı hakkında bilgiler verilmiş, daha sonra bitkisel üretim, girdi kullanımı, uygulanan tarımsal mevzuatın bölgede ki etkileri, pazarlama ve dış ticaret konuları incelenmiş, bu bilgilere dayanarak öneriler geliştirilmiştir. Bölgenin tarımsal kalkınma planlamalarının oluşturulması sırasında bölge gereksiniminin yanı sıra en az onun kadar önemli ülke düzeyinde ki gelişmeler ve ihracat olanakları da geniş bir şekilde incelenmiştir. Türkiye’ye ithal edilen ancak üretim imkanı bulunan ürünler incelenmiştir. Tüm Dünya ülkeleri olduğu kadar özellikle AB ülkeleri ve çevre ülkelerin bitkisel ürün ithalat miktarları gözden geçirilmiş, bu yapı içerisinde bölgede yetiştirilen bitkisel ürünlerin ihraç olanakları irdelenmiştir. Sonuç olarak, öncelikle bölgeye uygun tarım ürünleri ve tarıma dayalı gıda sanayi için stratejiler belirlenmiştir. Bunun yanında altyapı, üretim, kurumsal yapı, ihracat açısından olanaklar ve ileriye yönelik öneriler yapılmıştır.
|
| |
| |
| |
| |
| |
| |
| |
| |
| |
| |
| |
| |